Enerji ve Çevre Dünyası Dergisi 147. Sayı (Ocak-Şubat 2019)

28 Enerji ve Çevre / Ocak - Şubat 2019 enerji-dunyasi.com TEKNİK GÜNEŞ DEMİRBAŞ, PE CEO, G-Tower www.g-tower.com gdemirbas@g-tower.com SUKAN KÜLEKÇİ İnşaat Yük. Mühendisi / İNTAÇ Kurucu Ortağı www.intacinsaat.com sukan@intacinsaat.com A merika Birleşik Devletleri (ABD)’ne 2009 yılında işim- den ötürü taşındığım zaman, hem Türkiye’de hem de ABD’de tüketilen elektriğin yaklaşık %1-2’si rüzgâr enerjisinden karşılanıyordu. Bu oran, 2019 yılına girdiğimiz şu günlerde her iki ülke için de %6-7 seviyelerine çıktı. Bu artış dünyanın değişik coğrafya ve pazarlarında paralellik gösterdi. 19. yüzyıla damgasını vuran kömür, 20. yüzyılda enerji üretim pazarındaki yerini yavaşça petrol ve doğalgaza karşı kaybetti. Bu durum 21. yüzyılda petrol ve doğalgazdan ağırlıklı olarak Rüzgâr ve güneş olmak üzere yenilebilir enerji kaynaklarına doğru kaymakta. Aksi halde “Blue Marble” (Mavi Mermer) olarak tanımlanan güzel gezenimizde yaşam sınırlı, nedeni de iklim değişikliği. 21. yüzyıla girerken rüzgâr enerjisinin önündeki en büyük engel, maliyetlerin çok yüksek olmasıydı. O dönemde Rüzgâr- dan üretilen enerjinin; kömür, nükleer, petrol ve doğalgazdan üretilen enerji maliyetleri ile rekabet edebilmesi bir hayaldi; ancak ilerleyen rüzgâr enerjisi teknolojisi, bu zinciri son birkaç yıldır ciddi anlamda kırdı. Pek çok ülkeden ve coğrafyadan, değişik mevsim ve aylarda rüzgâr enerjisinin dengelenmiş enerji maliyetleri (Levelized Cost of Energy – LCOE”) baz alındığında, en ekonomik enerji kaynağı olduğuna dair haberler ve grafikler sosyal medyada yayıldı ve yayılmakta. Bu geze- genimiz için umut veren bir gelişme! Rüzgâr enerjisi teknolojisi son 20 yıldır ciddi bir atılım gerçekleştirdi, hatta son birkaç yıldır bir doygunluğa ulaştı. Türbinler 8 MW mertebelerini zorlamaya başladı. Bununla birlikte rüzgâr çiftliği altyapısının en önemli kalemlerinden enerji nakil hatları tüm dünyada çok gelişti. 21. yüzyılın başında dünya genelinde, rüzgâr enerjisi için en büyük sıkıntılardan bir tanesi yetersiz enerji nakil hattı ağıydı. Örneğin, ABD’de ana rüzgâr enerjisi kaynakları Rocky Dağları dediğimiz, Texas’ın kuzeyinden başlayıp Colorado, Oklahoma, Kansas, Wyoming, Idaho, Utah ve Montana gibi eyaletleri kapsayan coğrafyada bulunuyor. Ancak bu bölgede nüfus yoğunluğu oldukça az. ABD’de nüfus yoğunluğu; Büyük Okyanus sahilinde, Atlas Okyanusu sahilinde ya da Meksika Körfezi kıyılarındadır. Bu da son 20 yılda ABD’nin merkezinden kıyı şeritlerine uzanan yüksek voltaj gerilim hatlarının yapılmasına yol açtı. Bu her yıl gelişen enerji nakil hattı ağı, Rocky Dağları eteklerinde yeni rüzgâr çiftliklerinin kurulmasının önünü açtı. Aynı durumu daha küçük ölçekte Texas eyaleti için de gördük. Eyaletin kuzeyinde müthiş rüzgâr enerji kaynakları mevcut; ancak nüfus, eyaletin merkezinde ve güneyinde bulunuyor (Houston, Dallas, San Antonio ve Austin). Bu da CREZ (Critical Renewable Energy Zone) projesini doğurdu. Eyaletin dört bir yanına 345 kV’lik yüksek voltaj enerji nakil hatları döşendi. Bu hatlar Texas’ın kuzeyinden nüfusun yoğun olduğu bölgelere temiz enerjiyi güvenilir bir şekilde taşıyor. Yukarıdaki paragraftan da anlayabileceğiniz gibi rüzgâr enerjisi artık politik bir durum olmaktan çıktı. İnsanoğlunun “Blue Marble”i söndürmemesi için yapması gereken zorunlu- luklardan birisi oldu. Texas gibi oldukça koyu muhafazakar bir eyalet bile, son 20 yıldır rüzgâr enerjisine çok ciddi yatırımlar DENGELENMİŞ ENERJİ MALİYETİNİ RÜZGÂR KULESİNİN BOYUNU YÜKSELTEREK DÜŞÜREBİLİR MİYİZ?

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=