Enerji ve Çevre Dünyası Dergisi 150. Sayı (Mayıs-Haziran 2019)
32 Enerji ve Çevre / Mayıs-Haziran 2019 enerji-dunyasi.com MAKALE 2. YERLİLEŞTİRME Ülke cari açığının büyük bir bölümünü teşkil eden petrol ve doğalgaz aramalarını artırmak ve yeni sahalar bulmak yerlileştirme başlığının en büyük adımını oluşturmaktadır. Bu bağlamda Akdeniz ve Karadeniz’de başlatılan doğalgaz ve petrol aramaları büyük önem teşkil etmektedir. Bunun yanında Marmara ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde bulu- nan kaya gazı rezervlerinin ekonomiye kazandırılması da yerlileştirme açısından çok önemlidir. Enerji Bakanlığı 2015-2019 yılları arası Stratejik Planı’na göre; yerli kömür ile elektrik üretiminde 60 milyar kWh hedefi konulmuştur. Bunun yanı sıra elektrik üretiminin en az yüzde 50’sini yenilenebilir enerji kaynakları dediğimiz rüzgâr, güneş, jeotermal ve hidrolik kaynaklardan sağlanması plan- lanmaktadır. Bu bağlamda 1000’er MW Kurulu güçlerinde YEKA güneş ve YEKA rüzgâr tarlalarının ihaleleri yapılmıştır. Hidrolik kapasitenin de 34.000 MW Kurulu gücüne, jeotermal kapasitenin 1000 MW kurulu gücüne ulaştırılması hedeflenen planlar arasındadır. 2019 yılı itibariyle birçok hedef tutturul- duğu gözlemlenmektedir. Enerji kaynaklarında çeşitliliğe verilen önemin yanı sıra, teknoloji başta olmak üzere her alanda yerli üretim teknik- lerini kullanmak amaçlanmıştır. Bilhassa, yenilenebilir enerji kaynakları olmak üzere yerli kaynaklarımızdan yer altındaki kömürü de ekonomiye kazandırma, ülke içinde bulunan madenlerin zenginleştirilmesi, hammadde ve ara madde olarak kullanılması ile ülke madencilik sektöründe ithalatın azaltılması planlanmıştır. 3. ÖNGÖRÜLEBİLİR PİYASA Öngörülebilir piyasa ile elektrik, doğalgaz ve maden sek- töründe TEİAŞ, BOTAŞ, TPAO ve ETİMADEN gibi kuruluşların enerji borsasına entegre olacak şekilde yeniden yapılandı- rılması düşünülmüştür. Bu kapsamda, doğalgaz sektöründe piyasanın ayrıştırılması, elektrik sektöründe daha liberal bir piyasanın tesis edilmesi, etkin bir maden piyasasının oluş- turulması hedeflenmektedir. Bu bağlamda, üniversiteler ile yapılan iş birlikleriyle serbest piyasa şartlarıyla uyumlu yeni bir maden yapısının oluşturulması için ön çalışmalara baş- lanmıştır. Nisan 2018’de yayımlanan AB ilerleme raporunda da eleştiri konusu olan doğalgaz piyasasının ayrıştırılması hedefler arasında yerini almaya devam etmektedir. 2001 yılından itibaren, enerji sektöründe serbest piyasaya geçiş yapılarak, enerji politikaları artık başka bir sürece girmiş ve yeni mevzuatları ile “Daha kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve çevreye uyumlu bir şekilde hem rekabet ortamına daha çok vurgu yapılan, hem de özel hukuk hükümlerine göre oluşturulan bir piyasa” benimsenmiştir. Böylece rekabeti dışlayan ve Devlet desteğine dayanan "karma ekonomici" bir sistemden, serbest piyasa mantığına göre işleyen rekabetçi ve aynı zamanda zorunlu kamu hizmeti yükümlülüklerini de ihlâl etmeyen ve Batı ülkelerinde de uzunca bir süredir uygulanan yeni bir sisteme geçilmesi amaçlanmıştır [3]. Enerji sektöründeki özelleştirmeler süreci; öngörülebilir bir piyasaya geçişte katkı sağlamıştır. Zira, özel sektörün önünü açılarak, kamu üzerindeki yükü azaltmayı amaçlayan serbestleştirme süreci ile daha öngörülebilir bir piyasaya kavuşulmuş olacağı söylenebilir. Öte yandan, öngörülebi- lir şeffaf bir piyasanın yerli ve yabancı yatırımcıları enerji sektörüne yöneltebilmesi ve bu alana ilgiyi arttırabilmesi gerekmektedir. Bundan ötürü, öngörülebilir piyasa şartla- rının oluşturulması demek, aynı zamanda yatırım ortamını iyileştiren bir sürecin de beraberinde getirilmesi demektir. 4. MİLLİ ENERJİ VE MADEN POLİTİKASI ÖNÜNDEKİ ENGELLER Milli enerji ve maden politikası önündeki en önemli engellerin başında; maden politikasının hayata geçirilmesi sırasında yaşanan zorlu kamuoyu baskısı gelmektedir. Çok düşük kalorili yerli linyitin yeryüzüne çıkartılırken karşılaşılan çevresel sorunlar bu tür kaynakların kullanılmasını zorlaştır- maktadır. Yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarına bölgesel itirazlar ve siyasi baskılar bu projelerin tamamlanmasına engel olabilmektedir. Ayrıca, maden rezervlerinin doğru tahmin edilememesi, uluslararası akreditasyona tabi tutul- ması, brüt miktar ile net işlenebilir miktar arasındaki büyük farkların olması yerli kömürün kullanılmasının önündeki en büyük engellerdir. Enerji projeleri özellikle de maden projeleri büyük ölçekli yatırımlardır. Milyarlarca dolar yatırım yapılması istenilen projelerin, şirketlerin kendi öz kaynaklarından karşılanması oldukça güç hatta imkânsızdır. Özellikle son yıllarda imza altına alınan yeni iklim anlaşması “Paris Anlaşması” sonrası bu tür projelere kredi verilmesinin önü de kapatılmıştır. Ülke- mizde kendi finans sektörümüz ve Çin şirketlerinin kısmi ilgisi dışında bu yatırımlar şirketlerin ilgisini çekmemektedirler. Dünya Bankası, Avrupa Yatırım Bankası ve Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası bu yatırımlara kredi vermeyeceklerini beyan etmişlerdir. Yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapmak isteyen şirketler her bir kaynak için ayrı sübvansiyonlar iste- mekte, bu sübvansiyonların verilmesi ise Kamu’ya büyük yükler getirmektedir. Devlet desteğini görmeyen yatırımcılar proje üretmekten uzak durmaktadırlar. Ülkemizde yerli ve yenilenebilir enerji kaynakları ile ilgili gösterilebilecek birçok kuruluş bulunmaktadır. Bu kuruluş-
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=