yucu tatmin edebilecek şekilde verebilmek zor. Birkaç yönüyle ele almak lazım: a-Yatırımcı perspektifiyle bakarsak; konuyu bilen bilmeyen herkes enerji yatırımına giriyor. Eskiden kojenerasyon avantajını iyi algılayan tekstil, kimya, kağıt sektörü ve OSB'leri yatırım yapmışken; şimdi halıcısı, kürkçüsü, mobilyacısı, inşaatçısı vs. PMUM sağladığı tarifelerin getirilerine bakarak enerji yatırımına giriyor. Böyle bir durumda genelde kojenerasyon ihmal edilmiş oluyor. Bu durum böyle devam ederse, arz fazlalığı oluşacak ve kıyasıya bir rekabet ortamı sonucunda birçok yatırımcı zor durumda kalacaktır. b- EPDK yönüyle bakarsak; yaptlan birçok müracaatın reel kriterler ile değerlendirilmediğini düşünüyorum. Örneğin İzmir Aliağa Bölgesi hem mevcut enerji yatırımları ile doldu taştı, hem de ÇED bakımından 1. derecede hassas bölge olmasına rağmen, hala lisans verilmekte olan ciddi boyutta projeler var. Bunların ''R' kategori ÇED raporları alabilmelerine şaşırıyorum. Aliağa'nın yerleşim bölgesine yakın, deniz kenarında 1000MW kapasiteli kömür santralına lisans veriliyor. Bence bu çok ilginç. c-TEİAŞ gözlüğü ile piyasaya ba karsak; ortalıkta "Yan Hizmetler Yönetmeliği''nin gereğini yerine getiremeyen EÜAŞ'a ya da özel sek töre bağlı birçok enerji santrali var. Bu santraller primer frekans reaktive yük kontrol ve Sekonder frekans vecibelerini yerine getiremiyor ya da kısmen yerine getiriyor. Bu durum şebeke sisteminde frekans kont rolünde ciddi zorluklara sebebiyet veriyor. da yarattığı zarar yönüyle bakarsak; bir kere kesinlikle yenilebilir enerji yatırımları ön plana çıkarılmalıdır. Rüzgar, jeotermal, biyo enerji, solar öncelikli yatırımlar olmalıdır. İkinci olarak PMUM sistemine uy gun çalışabilen ülke coğrafyasında dağtlmış direkt iletim hatrına bağlanan 50-100MW aralığında; atık ısısından da kojenerasyon anlamın da istifade edilen küçük doğalgaz santralleri kurulmalıdır. Türkiye'nin elektriksel verimliliği teorlk olarak %55-60 aralığında olduğu iddia edilen 500-l000MW aralığındaki Baz Yük Santrallerine ihtiyacı yoktur. Yeterince Baz Yük Santrali kuruldu. Ayrıca bunlara ilave olarak nükleer santraller kurulacak, dolayısıyla 500-l000l'vIW aralığındaki Doğalgaz Kombine Çevrim ya da ithal kömüre dayalı santral yatırımlarını azaltmak gerekir düşüncesindeyim. Bu arada çev reye zarar vermeyen hidroelektrik santralleri yatırımlarına da devam etmeli diye düşünüyorum. Özellikle nehir tipi su tribünleri bu anlamda küçük kapasitelerde ülke coğrafyasında değişik bölgelerde yaptlabilir ve yapılmaktadır zaten. e-Türkiye enerji sektörüne genel anlam da bakarsak; Türkiye enerji sektörünü dalgalı bir havuza benzetiyorum. 24 saat dilimli cetvel örneğinde olduğu gibi; geçen günlerin, her bir saat diliminde değişlk dalga boyu oluşuyor. Dalganın altında kalan stabil suyu baz yüke benzetiyorum. Enerji tüketim ve üretim grafiğine bakacak olursak; ciddi farklılığın olduğu dikkatimizi çekecektir. Görüdayalı kombine çevrim santralarında 750MW -1000MW gıbi kapasitelerde yatırım yapmak değişken saatlerdeki enerji tüketimine fayda sağlamadığı gibi, havuzda salınan bir dal gaya katkısı yoktur. Ayrıca havuzun taşmasına ya da kendilerinin dalgadan etkilenmelerine sebebiyet vereceklerdir. Baz yük kapasite fazlalığı bu tür enerji santralarına ciddi zarar verecektir.Flexibility yani esneklik çok önemlidir. İleride kurulacak olan nükleer santrallerde bu zorluğun artması demektir. Bu nedenle, dalga ların üzerinde sörf yapabilen enerji santralleri kazançlı çıkacaktır diye düşünüyorum. Diğer İskarıdirıav ülkelerirıe rıazararı Finlandiya'nın Türk erıerji pazarına olan ilgisi daha yoğun. Bunu rıeye bağlıyorsunuz? Finlandiya'nın Türk enerji piyasasına ilgisi bu alanda diğer İskandinav ülkelerine nazaran daha ilerde olmasından kaynaklanıyor. Aynı zamanda Türkiye pazarına 90'lı yıllarda girmiş olınanın bir avantajı olsa gerek. Öte yandan Wartsila global bir firma. Borsaya açık olup, dünyanın her tarafından hissedarlara sahip. Sizce Finlarıdiyalı firmalar, Türk firmaları ile iş ilişkilerirıi geliştirme konusunda rıe gibi avarıtajlara sahipler, rekabet üstünlükleri nelerdir? Finlandiya senelerdir Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girmesini desteklemiş bir ülkedir. Bu anlamda Avrupa Birliği'nde ciddi lobi faaliyetleri yürütülınüş ve TürkiyeFirtlandiya İş Adamları Derneği, iki ülke arasındaki ticari ilişki açısından hep faal olınuştur. nen o ki havuzun stabil olan su bölü- Özellikle Finlandiya'nın Avrupa Birliği'ne müne, daha çok su katma gayretinde başkanlık ettiği dönemde bu ön plana - - - - -- - - - - -- - - -�ektör..Yani.500MW3e.füeri..B,az__ _ .çııkn:uştır..Einlandiyalı.fırmalar.kaliteyi. - - - -- - --d=-Yapılan yatırımların sisteme ve ülke genelinde sağladığı fayda ya Yük Santrallerine ciddi bir yönelme hep önde tutmuştur. Ayrıca satış sonrası var. Gerek doğalgaz, gerekse kömüre hizmetlere ağırlık vermektedirler. ■ ENERJi DÜNYASI MAYIS-HAZIRAN 2011 1 1 5
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=