Uluslararası Enerji Ajansı (UEA) Baş Ekonomisti ve Ekonomik Araştırmalar Bölümü Direktörü Dr. Fatih Birol "Dünya enerji talebi yıllık ortalama yüzde 1.6 büyüyecek" World Energy Outlook 2004'1e günümüzden 2030 yılına kadar küresel enerji sisteminin nasıl bir gelişme göstereceğini incelediklerini ifade eden Fatih Birol, sunumunun başında özellikle dünyadaki birincil enerji talebinin mevcut politikalar ışığında önümüzdeki 25 yıl içerisinde nasıl gelişeceği konusunda bilgi verdi. Sudan elde edilen hidro elektrik enerjisinin oldukça mütevazi bir şekilde büyüyeceğini özellikle de bu büyümenin gelişmekte olan ülkelerden geleceğini açıklayan Birol, nükleer enerjinin OECD ülkelerinde mevcut politikalarla genelde durgun olacağını vurguladı. "Netice itibariyle 2030 yılında nükleer enerji üretimi bugünkü ile hemen hemen eşit duruma gelecek ama büyüyen bir enerji bağlamında nükleer enerjinin payı mevcut politikalarla azalacak" diyen Birol, yenilebilir enerjinin ise hızlı bir şekilde büyüdüğünün altını çizerek şöyle konuştu: "Yenilebilir enerjinin en önemli dezavantajı maliyetlerinin yüksek olmasıdır. Fakat bazı Avrupa ülkeleri yüksek maliyetlere rağmen korumacı politikaları ışığında yenilebilir enerjinin payını artıracak kanunlar çıkartırlar. Bu yenilenebilir enerjinin büyümesine neden oluyor. Bunun yanında fosil yakıtlar, 2030 yılına kadar enerji talebinin yaklaşık yüzde 80'ini sağlamaya devam edecek. Genelde bakıldığı zaman ise dünya enerji talebi yıllık ortalama yüzde 1.6 büyüyecek. Gelecek 30 yılda enerji üretimindeki artışın yüzde 85 civarındaki bir bölümü OECD ülkeleri dediğimiz batılı ülkelerin dışından gelecek. 6 tane büyük enerji üreticisi var. Bunlar S. Arabistan, İran, Irak, Kuveyt, B.A.E ve Rusya. OECD ülkelerinin enerji üretimindeki artıştaki payı sadece yüzde 3 seviyesindedir. Geçmişteki 30 yılda ise üretimdeki artışın yaklaşık yüzde 30'u OECD ülkelerinden gelmekteydi. Dünyadaki tüketici ülkelerin hem OECD ülkeleri olsun hem de gelişmekte olan petrol ve gaz ithal eden ülkeler olsun, petrol ve gaz üretimi için sadece 5-6 ülkeye bağımlılık giderek artacak. Bu ülkelerin hem fiyat belirleme hem de üretim seviyelerini belirleme konusundaki ellerindeki güç giderek artacak. Dünyadaki yaklaşık 150 ülkenin petrol ve gaz talebinin büyük bölümü özellikle 2010 yılından itibaren 5- 6 ülke tarafından karşılanacak. Bu ülkeler dünyadaki petrol ve gaz pazarlarındaki gelişmelere damgasını vuracak." GÜNCEL/AGENDA Fosil yakıtlar, 2030 yılına kadar enerji talebinin yaklaşık yüzde 80'ini sağlamaya devam edecek. Genele bakıldığı zaman ise dünya enerji talebi yıllık ortalama yüzde 1,6 büyüyecek. Gelecek 30 yılda enerji üretimindeki artışın yüzde 85 civarındaki bir bölümü OECD ülkeleri dediğimiz batılı ülkelerin dışından gelecek. 6 tane büyük enerji üreticisi var. Bunlar S. Arabistan, İran, Irak, Kuveyt, B.A.E ve Rusya. OECD ülkelerinin enerji üretimindeki artıştaki payı sadece yüzde 3 seviyesindedir. "Bütün ülkeler CO2 emisyonlarını sınırlamak istiyorlar" Ayrıca dünya CO 2 emisyon artışına bakıldığında da, 2002-2030 yılları arasında küresel emisyonların yüzde 62 oranında artacağını ve gelişmekte olan ülkelerin emisyonlarının 2020'1i yıllarda OECD ülkelerinin emisyonlarını geçeceğini vurgulayan Birol, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Mesela Çin'deki CO2 emisyonlarının artışı 2030 yılında bütün OECD ülkelerinin artışının toplamına bedel olacak. Bütün ülkeler CO2 emisyonlarını sınırlandırmak ve enerjiyi daha temiz kullanmak istiyorlar. Ama enerjideki denklem bayağı karışık. Enerji ve CO2 emisyonlarını nasıl geliştiği çok önemli bir tartışma konusu. Önümüzdeki 30 yılı geçmiş 30 yılla karşılaştırdığımız zaman oldukça karamsar bir tablo ortaya çıkıyor. Geçmiş 30 yılda dünya enerji talebi yılda ortalama yüzde 2 büyüdü. CO2 emisyonları da buna karşın yüzde 1.6 büyüdü. Geleceğe baktığımız zaman dünya enerji talebinin ortalama yılda 1.6 büyüyeceğini düşünüyoruz CO2 emisyonları ise enerji talebinden daha hızlı büyüyecektir. Uluslararası politikada adlandırıldığı gibi biz aslında enerjide dekarbonizasyon istiyoruz. Yani enerjinin daha az CO 2 ihtiva etmesini istiyoruz. Fakat dekarbonizasyon yerine rekarbonizasyon ihtiva ettiğini görüyoruz ki bunun esas nedeni; yenilebilir enerjinin payının artmasına ve teknolojik gelişmenin çevreye daha yararlı bir unsur getirmesine rağmen nükleer enerjinin payının mevcut politikalarla dünya tablosunda azalmasıdır. Bu önemli bir konu. Özellikle son bir yıl içerisinde birçok ülkede gerek Avrupa gerek gelişmekte olan ülkeler gerekse Kuzey Amerika'da nükleer enerjiye olan ilgi tekrardan artmış gözüküyor. Bunun nedenleri; CO2 emisyonlarını engellemek ve CO2 emisyonlarının artmasına set vurmak. Gaza olan bağımlılık ciddi bir şekilde artıyor. Gaz elektrik sektöründe kullanılıyor. Birçok ülke nükleer enerjiyi gaza alternatif olarak görüyor." "Kojenerasyon: Yüksek Verim, Temiz Çevre, Enerjide Yeniden Yapılanma" ♦ ENERJİ & KOJENERASYON DÜNYASI I 27
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=