
RÜZGARDA AVRUPA'DA ÜÇÜNCÜ, DÜNYADA YEDİNCİYİZ![]()
"Geçtiğimiz yıl içinde 1.387 MW'lık santrali işletmeye alarak toplamda 6.106 MW rüzgar kurulu gücüne ulaştık. Bu yeni rekorla Almanya ve Fransa'dan sonra Avrupa'da üçüncü, dünyada yedinci sıraya yerleştik." Yorucu ve hareketli bir yılın ardından sektörümüzle ilgili gelen iyi haberler hepimizi sevindirdi. Fakat şimdi omuzlarımızda daha ağır bir yük var. Artık daha çok çalışmalı ve yakaladığımız bu başarıyı sürdürülebilir hale getirmenin kriterlerini oluşturmalıyız. Biliyorsunuz TÜREB olarak her yıl rüzgar santrallerine ait verileri paylaşıyoruz. Geçtiğimiz yıl içinde 1.387 MW'lık santrali işletmeye alarak toplamda 6.106 MW rüzgar kurulu gücüne ulaştık. 1.387 MW'lık yeni rekorla Almanya ve Fransa'dan sonra Avrupa'da üçüncü, dünyada yedinci sıraya yerleştik. Bununla birlikte geldiğimiz bu başarılı nokta bize bazı sorumluluklar da yükledi. Hem Avrupa'nın hem de ülkemizin 2030 yılı yenilenebilir enerji hedefini nasıl karşılayacakları konusunda ulusal eylem planları hazırlamasına ihtiyaç gözüküyor. WindEurope verilerine göre şu anda, AB'ye üye 28 devletten sadece 7 tanesi hedef konusunda detaya sahip. Yani yeterince iyi değil. Yatırımların artması için gelecekteki pazar hacimlerinin öngörülebilirliğine ve bunları sunmaya yardımcı olacak plan ve mevzuatlara ihtiyaç var. Bir süredir çeşitli nedenlerle proje üretilemediği için inşaa halinde olan projelerin sayısı 861 MW'a kadar geriledi. Bu da gelecek dönemlerde işletmeye geçecek santrallerin azalacağını gösteriyor. 2005 yılından beri her yıl artan bir ivmeyle yoluna devam eden rüzgar sektöründeki bu ilerleyişin kesintiye uğramaması için, kısa ve orta vadede yapılması gerekenlere odaklanmalıyız. Öncelikle orman izinlerine takılan yaklaşık 1.000 MW'lık projelerin çözüme kavuşturulması, kapasite artış taleplerinin bekletilmesiyle ilgili olarak irade ortaya konulması ve lisans almış ama inşaa haline geçemeyen yaklaşık 3.200 MW'lık lisanslı projelerin sorunlarına çözüm getirilmesi, atılabilecek ilk adımlar olabilir diye düşünüyoruz. EPDK tarafından 2015 yılında müracaatları alınan 3.000 MW'lık projelerin inceleme, değerlendirme süreçleri büyük ölçüde tamamlandı. Sektör bunun sonuçlarını bekliyor. Bu başvurular hemen sonuçlansa bile, geçmiş yıllardaki tecrübelerimiz bize gösteriyor ki, projelerin ön lisans almaları, inşaat izin süreçleri derken inşaa haline gelebilmeleri için 3-4 yıllık bir süre gerekiyor. Eğer yukarıda değindiğimiz konularda bir ilerleme kaydedilemezse önümüzdeki 3-4 yıl içinde inşaa halinde olan santraller yok denecek kadar azalacak. Ayrıca, Yenilenebilir Enerji Kanunu ile gelen tarife sistemine göre YEKDEM ve yerli katkı 2020 yılına kadar işletmeye giren rüzgar santralleri için geçerli oluyor. YEKDEM ve yerli katkının sektörün gelişimi açısından sürdürülebilir olması ve 2020 sonrasının yeniden tanımlanması gerekli ki, sektör önünü görebilsin. Eğer bu belirsizlik kısa zamanda giderilemezse birçok projenin hayata geçişi gecikecek veya mümkün olmayacak. Özellikle kur artışından sonra dikkat çeken YEKDEM'de maliyeti arttırıcı unsurun rüzgar enerjisi olmadığını düşünüyoruz. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de desteğe ihtiyaç duyan yenilenebilir enerjinin destek mekanizmalarını sektör belli bir noktaya gelene kadar sürdürmemiz gerektiğine inanıyoruz. Çünkü Türkiye'de rüzgar sektörü hala emekleme döneminde. Geçtiğimiz yıl terör ve darbe girişimi nedeniyle yara alan sektörün elinden destekleri de çekersek, yenilenebilir enerjinin önünü kesmiş oluruz. Bununla birlikte Türkiye Rüzgar Enerjisi Endüstrisini de geliştirecek, uygulanabilir, mevcut işleyişe katkı sağlayacak büyük ölçekli YEKA projelerinin de hayata geçeceği şartnamenin 2017 yılının ilk çeyreğinde açıklanacağını ümit ediyoruz. Bu şartname hazırlanırken mevcut pazarın işleyişine sekte vurabilecek düzenlemelerden kaçınılması gerektiğini düşünüyoruz. Hem yerli hem de yabancı yatırımcının görmek istediği şey sürdürülebilir bir sektör. Oyuna dahil olduktan sonra değiştirilen kurallardan ve gelecekteki belirsizlikten tedirgin olan yatırımcıya güven verebilecek bir sektör yaratmak önemli. Rüzgar sektörü 2005 yılından bugüne kadar artan bir ivmeyle geldi. Bugün bizlere düşen bu artışın devamını sağlayabilecek mekanizmaları süratle oluşturmak olmalıdır. Kısacası 2017 rüzgar sektörü için önemli bir yıl. Bu yılın ilk çeyreğinde alınacak kararlar, atılacak adımlar ülkemizdeki rüzgar sektörünün geleceğine ışık tutacak. 2009 yıIında yayınlanan Elektrik Enerjisi Piyasası ve Arz Güvenliği Strateji Belgesi'ne göre 2023 yılında; yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik üretimi içerisindeki payının en az % 30 olması hedefleniyor. 2023 yılında toplamda 100.000 MW kurulu güce ulaşılması ve bunun % 20'sinin yani 20.000 MW'ının rüzgardan karşılanması hedefleniyor. Bugünkü koşullarda hedefe ulaşmamızın zor olduğunu biliyoruz. Fakat bu zorluğu kolaylaştırmanın adımlarını Rüzgar Enerjisi Etkileşim Raporunda yayınladık. Kasım ayında gerçekleşen TÜREK 2016'da ayrıntılarına değindiğimiz ve sonrasında web sayfamızda paylaşıma sunduğumuz rüzgar enerjisi etkileşim raporunda belirtildiği gibi, her 1.000 MW rüzgar enerjisi santralinin devreye girmesi; cari açıktan karbon emisyonlarına, istihdamdan son kullanıcıya kadar geniş bir yelpazede ekonomiye katkı sağlıyor. 2015 yılına dek yapılan 4,7GW'lık rüzgar kurulu gücü ile 2015 yılı istihdamına yaklaşık 12.000- 15.000 kişi arasında katkı sağlandı. Gayrisafi yurtiçi hasılaya katkısı ise 1,7 – 1,9 milyar $ oldu. 2015 yılında rüzgar enerjisi ile üretilen elektrik ile sağlanan doğalgaz ithalatındaki azalma 574 milyon dolara ulaştı. Türkiye'nin Paris anlaşması kapsamında INDC belgesinde 2030 yılında 246 milyon ton karbon emisyonu eşdeğer sera gazı azaltımı yapacağı belirtiliyor. Rüzgar yatırımları ile 2030 yılında gerçekleşecek karbon emisyonu azaltımı belirtilen değerin %7,7'sine denk geliyor. Ayrıca her yıl 1.000 MW'lık RES gelişimi ile yerli ekipman üreticileri, rekabetçi olabilecekleri bir ölçek yakalayabilecek. 2017-2035 yılları arasında hedeflenen RES yatırımlarının cari açıkta sağlayacağı toplam net azalma ise 12,9 milyar dolar civarında. Bu veriler gösteriyor ki, rüzgar sektöründe atılacak adımların sürdürülebilir gelişimi tetikleyecek şekilde kurgulanması ülkemiz adına büyük önem taşıyor. Rüzgar sektörü tüm paydaşlar için sürdürülebilir, yatırımcı açısından öngörülebilir, son kullanıcıya fayda sağlayan, yerli sanayinin gelişimini destekler nitelikte olursa Türkiye kazanır. Bütün bunların yanısıra gelecekte daha yaşanabilir bir dünya için enerji üretirken, seçimlerimizde karbon emisyonu yaratmayan, atık oluşturmayan, doğaya zarar vermeyen, yerli ve tükenmeyecek enerji kaynaklarını tercih etmeliyiz. Rüzgar enerjisi tam da böyle bir kaynak. Bunu yaygınlaştırmak için her birey kendini sorumlu hissetmeli diye düşünüyoruz. Biz Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği olarak küresel ısınma ile mücadelede önemli rol oynadığını düşündüğümüz rüzgar enerjisinin geliştirilmesi için üzerimize düşen görevi yerine getirmeye çalışıyoruz. Artık elektriğini nereden alacağına karar verecek halkımızın da, rüzgar enerjisinden üretilen elektriği talep ederek bizlere destek olmalarını bekliyoruz. Huzurlu, güvenli ve barış dolu bir yıl olmasını dileriz. İlginizi çekebilir... Enerji Depolama Sistemlerinde Yangın Tehlikeleri2023 yılı Haziran ayı sonu itibariyle, devrede olan santrallerin %54,8'ini yenilenebilir kaynaklardan elektrik üreten santraller oluşturdu.... Biyogaz Üretiminde Kullanılan Atıkların ÖzellikleriVerimli biyogaz üretimi için hammaddelerdeki C/N oranının 20''30:1 arasında tutulması gerekir. Çünkü anaerobik mikrobiyal popülasyonlar karbon... Buhar Saflığı Kontrol ve Koruma: Örnek Koruma Sistemi Algoritma Oluşturma, Lojik Tasarım ve Uygulama Çalışması İncelemesiİnsanoğlu zaman içerisinde kendi ihtiyacına yönelik olarak bilim ile birlikte birçok yeni buluş ve keşif ortaya çıkarmıştır.... |
||||
©2025 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Ş. | Sektörel Yayıncılar Derneği üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.