
Aygaz, İklim Değişikliği ile İlgili Farkındalık Yaratmaya Çalışıyor![]()
Bize projeniz hakkında genel bir çerçeve çizebilir misiniz?
![]()
“Yarın Hava Nasıl Olacak?” projesi, bir tümceyle tanımlarsak iklim değişikliği üzerine bir farkındalık yaratma projesidir. Aygaz’ın daha önce de farkındalık yaratma projeleri olmuştu, örneğin 1998-2002 yılları arasında “Aygaz Ev Kazalarına Karşı Uyarıyor” diye ev hanımlarını hedefleyen bir kampanya yürütmüştük. 2002-2008 yılları arasında ise “Dikkatli Çocuk Kazalara Karşı Bilinçlendirme Kampanyası” ile ilköğretim çağındaki çocukları hedefledik. Her iki kampanyanın da doğuş noktası kamuoyu araştırmaları oldu, çünkü 1998 yılında yaptırdığımız kamuoyu araştırmaları, hastanelerin acil servislerine yapılan başvuruların büyük bölümünün ev kazalarından olduğunu ortaya koyuyordu.
Aygaz bu yıl 50. yılını kutluyor ve 50 yıldır aileye en yakın şirket tanımına uyan özelliğimizi sürdürüyoruz. Ev içlerine kadar giren, ürününü teslim eden ve onlara hizmet sunan bir şirketiz ve milyonlarca ailenin evine girip çıkıyoruz. Bu durum doğalgazın yayılımından sonra da devam etti. Dolayısıyla yaptığımız projelerin aileye, ailenin sağlığına, eğitimine yarar sağlamasına özen gösteriyoruz. Son projemiz “Yarın Hava Nasıl Olacak” projemiz de yine kamuoyu araştırmalarından doğdu. Projeye 2010 yılında başladık 1 buçuk yıllık hazırlık döneminden sonra 2008-2009 yıllarında kamuoyu araştırmalarına baktığınızda, Türkiye’deki iklim değişikliği ve çevre üzerindeki farkındalık düzeyinin Avrupa ve dünya ortalamalarının altında olduğunu gördük. Farkında olmadığımız bir sorunla top yekun mücadelenin mümkün olmadığına inandığımız için, ilk önce kamuoyunu karşı karşıya olunan tehlikenin ve sıkıntının ne olduğu hakkında bilgilendirmek istedik.
Bu bilgilendirmeden sonra ikinci adım ise, bu konuyla ilgili bir adım atılması gerektiğinin çağrısının yapılmasıydı. “Yarın Hava Nasıl Olacak?” projesinin doğuş noktası böyle oldu. Projeye başlamadan önce çeşitli kurumlarla kıyas toplantıları yaptık. Birleşmiş Milletler Kalkınma Örgütü ile Ankara’da bir araya geldik. Dünya Bankası’nın uzmanlarıyla görüştük. Ayrıca Çevre Bakanlığı, İstanbul Teknik Üniversitesi, İstanbul Kültür Üniversitesi, sonradan proje ortağımız olan Bölgesel Çevre Merkezi ile bir araya gelerek, eğitimin nasıl tasarlanacağına ve bu konuda nasıl farkındalık yaratmamız gerektiğine dair fikir alışverişlerinde bulunduk.
Sonunda üç ayaklı bir proje doğdu bu çalışmalardan. Bunun birinci ayağı saha çalışmaları, yani Türkiye’nin çeşitli illerine giderek, illerde İl Milli Eğitim Müdürlüklerinin seçtiği lise öğrencileriyle bu eğitimi gerçekleştirmek. Buna göre bir eğitim tasarlandı. Merkezi Budapeşte’de olan Amerika Birleşik Devletleri ile Avrupa Komisyonu’nun ortaklaşa kurduğu uluslararası bir sivil toplum örgütü olan Bölgesel Çevre Merkezi, aynı zamanda iklim değişikliği üzerine Birleşmiş Milletlerin danışman statüsündeki bir sivil toplum örgütüdür. Bölgesel Çevre Merkezi’nin (REC) çalışmalarının büyük bir kısmı iklim değişikliği üzerinedir ve Türkiye de 31 taraf ülkelerden bir tanesidir. Konuyla ilgili eğitimlerin onlar tarafından tasarlanmasını sağladık. Eğitimlerin ilginç tarafı ise, içerisinde Sihirli Küre ve Planetaryum adı verilen iki önemli teknolojiyi barındırmasıdır. Planetaryum ile 90 dakikalık bir eğitim seansı tasarlandı ve Planetaryum’a giren çocuklar eğitimin başında, yer küreden uzaya bakarak daha büyük bir bütünün parçası olduğumuzu hissediyorlar ve gezegenimizin diğer gök cisimleri içerisinde özel olmasının nedeninin atmosfer olduğunu ve bu atmosferin içinin iklimle ne kadar bağlantılı olduğunu fark ediyorlar. Atmosferin nasıl bir atmosfer olduğunu, nasıl gazlar ile karıştığını, sera etkisinin ne kadar kuvvetli olduğunu anlayıp, karbon salımlarının yükselmesi ve sera etkisinin meydana gelmesi ile canlı hayatına nasıl engel olunduğunu fark ediyorlar. Böylece Dünya’nın nesiyle farklı olduğunu ve neyi korumamız gerektiğini ve iklim dediğimiz şeyin hayatımızda ne kadar belirleyici olduğunu anlamaya çalışıyorlar.
Bu eğitimden çıktıktan sonra, “Evrendeki Vaha” diye 20 dakikalık bir belgesel var. Sonrasında iklim atölyesine geçerek, REC uzmanları tarafından eğitim alıyorlar. İnteraktif olan bu eğitimlerde, çocuklar iki büyük oyun oynayarak iklim değişikliklerinin nedenlerini anlamaya çalışıyorlar. Diğer oyunla da çözüm önerilerini geliştirmeye çalışıyorlar. Burada da bir çeşit küresel simülasyon cihazı olan Sihirli Küre diye bir araç var ve atmosfer olaylarının simülasyonu gerçekleştiriyor. Bu simülasyon içerisinde tsunamiler, yanardağ patlamaları, karbon salımları bu şekilde devam eder ve böylece kutuplar erimeyi sürdürürse, yer küre üzerindeki su seviyesinin yükseleceğini ve birçok yerin sular altında kalacağını görüyorlar. Ayrıca ülkelerin karbon salım miktarlarının kendi büyüklüklerine oranla nasıl göründüğü gibi birçok sorunun cevabını görsel olarak görmeye çalışıyorlar. Biliyorsunuz iklim değişikliği zamana yayılan bir kavram olduğu için algılamak son derece güç, bu eğitimlerle öğrencilerin görerek, dokunarak tanıklık etmelerini istiyoruz.
Projede daha çok hangi yaş grubuna yöneldiniz?
Biz bu eğitimleri aslında lise öğrencileri için tasarladık. Günde 4-5 seans yapılan eğitimlerde, 4’üne Milli Eğitim Müdürlüklerinin belirlediği lise öğrencileri katılıyor, son seansı ise halka açık olarak planlıyorduk. Lise ve üniversite öğrencilerine yönelmemizin nedenini, onların çok yakın gelecekte sorumlu tüketici adayları olacak olmalarıdır. Dolayısıyla biz de onların sorumlu tüketici alışkanlıkları edinmelerine katkıda bulunmak istedik. Bu kampanyayla temel mesajımız; günlük hayatımızda tüketim alışkanlıklarımızda yapacağımız küçük küçük değişiklikler ile büyük farklar yaratabileceğimizi anlatmaktı. Örneğin, duş başlığınızı değiştirir daha verimli duş başlıkları kullanırlarsa, su tüketimini azaltabileceklerini; aynı şekilde daha az enerji tüketen ampuller kullanarak, elektrik tüketimini düşürebileceklerini; kamu taşımacılığını kullanırlarsa, çevre için faydalı olacağını anlatmaya çalıştık. Bu eğitimlerden önce, öğrencilere kendi bilgi seviyelerini ölçen bir test uyguladı, çıkışta da başka bir test uygulanarak bilinç seviyelerindeki değişimler ölçüldü. Sonuçlar son derece olumlu çıktı.
Projenin diğer iki ayağında sanal platformları kullandık. Blog şeklinde tasarlanmış www.yarinhavanasilolacak.org, adlı bir web sitemiz var ve içinde iklim değişikliğinin ne olduğu ve konuyla ilgili neler yapılabileceği konusunda bilgiler var.
İnsanlar kendi fikirlerini ve bölgelerinde neler yaptıklarını web sitesi aracılığıyla paylaşıyorlar. Buna paralel olarak facebook sayfamız var ve memnuniyetle belirtmeliyim ki 20 binin üzerinde hayran kitlesi var bu web sayfasının. Sosyal sorumluluk projesi olduğu düşünülürse, sayıların oldukça yüksek olduğunu söylemek mümkün. Aynı şekilde hazırladığımız videolar, tanıtıcı görsel materyaller ile flickr’da, twitter üzerinden kampanyanın iletişimi yapıldı. Onun dışında üçüncü mecra olarak da geçen yıl yaklaşık 2 ay boyunca çeşitli TV kanalları, radyo istasyonları ve web sitelerinde, “Yarın Hava Nasıl Olacak” kampanyasıyla alakalı tanıtıcı çalışmalar yapıldı. Kampanya başladığından bu yana, tahminimiz 25 milyon insana doğrudan ulaşıldı.
Ayrıca gururla belirtmek isterim ki; İngiliz Halkla İlişkiler Birliği-Chartered Institute of Public Relations (CIPR) tarafından 26 yıldır verilen Mükemmellik Ödülleri’nde “Kurumsal Sorumluluk” kategorisinde büyük ödüle layık görüldük. 1 Haziran gecesi Londra’da düzenlenen törende ödülümüzü aldık.
Projeye ne kadar daha devam etmeyi düşünüyorsunuz?
Projeye 2010 yılında başladık ve 3 yıl için tasarlamıştık. Dolayısıyla önümüzdeki yıl bitirmeyi planlıyoruz. 3. yılda bizim planımız, bunu İstanbul’da bir noktada sabit hale getirmek. Bu konuda belirli fikirlerimiz var ama henüz açıklamak istemiyoruz. Bir başka kurumsal yapı içerisinde devam etmesini planlıyoruz. Birçok kişinin kolayca ulaşabileceği bir noktada sabitlemek istiyoruz. Proje bizim tarafta 3 yıllık olarak tasarlanmıştı ama iklim değişikliği üzerine farklı üzerinde çalıştığımız projeler var. Yani bu “Yarın Hava Nasıl Olacak”a bir adım daha öteye nasıl götürebiliriz, saha eğitimleri dışında bunun üzerine gayret sarf ediyoruz.
Peki kaç il gezdiniz şimdiye kadar?
2010 yılında 11 il gezdik, 2011’de 10 il gezdik. Toplamda 21 il turunu tamamladık ama önümüzdeki yıl da devam edeceğiz.
Önümüzdeki sene için bir hedefiniz var mı? Nereye ulaştırmayı planlıyorsunuz bu sosyal sorumluluk projesini?
2011 yılının saha eğitimleri etabını 3 Haziran’da tamamladık. Ama dediğim gibi projenin farklı ayakları var. Önümüzdeki sene yine bahar aylarında başlayacak ve aynı formatta devam edecek. Gitmediğimiz yerlere gitmeye çalışacağız.
Biz bu projeyle toplumda farkındalık düzeyini arttırmayı hedefliyoruz. Mevcut aldığımız noktadan ne kadar yükseltebilmişiz ona bakıyoruz. Projenin en büyük hedefi, tüketim alışkanlıklarında minicik bir değişiklik yapabilirsek, bunun gelecek için önemli bir fark yaratacağını inanıyoruz. Zaten yola çıkarken de öyle dedik. Aygaz olarak attığımız bu küçük adıma, kamuoyunun küçük adımları da eklendikçe büyüyeceğine ve çözüm yolunda önemli bir mesafe kat edeceğimize inanıyoruz. Dolayısıyla, umuyoruz kısa zamanda bu konuda bir sonuç alabiliriz. Bu konuda ne düzeye ulaştığımızı görebilmek için bir kamuoyu araştırması daha yapacağız.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Aygaz’la ilgili birkaç şey söyleyebilirim. Çok yakın zamanda Aygaz, TÜSİAD ve Bölgesel Çevre Merkezi’nin liderliğini yaptığı İklim Değişikliği Liderler Grubu’na kurumsal olarak üye oldu. Bunun çok önemli bir adım olduğunu düşünüyoruz. Zira siz de biliyorsunuz ki ana faaliyet alanımız olan LPG son derece çevreci bir yakıt. Avrupa’da ve dünyanın birçok yerinde, LPG çevreci olması dolayısıyla destekleniyor.
Gerek karayolu ulaşımında, gerekse diğer alanlarda karbon ayak izi son derece düşük, hava kalitesini arttırıcı, kullanıldığı ortamlarda tasarruflu, verimli bir enerji kaynağı. Dolayısıyla kendi faaliyetlerimizin bu projeyle çok örtüştüğüne inanıyoruz. Bunun dışında Aygaz bütün faaliyetlerinde sürdürülebilirliğe çok önem veriyor. Türkiye’de Sürdürülebilir Kalkınma Raporu yayınlayan ilk Türk şirketi Aygaz’dır. Umuyoruz yaptığımız çalışmalar hem fayda sağlar hem diğer kurumlara örnek olur.
İlginizi çekebilir... Escon Enerj, CEO'su Onur Ünlü: "Doğru Kojenerasyon Tasarımı Maksimum Verimlilik Sağlar"Dergimizin sorularını yanıtlayan Escon Enerji CEO'su Onur Ünlü ile ülkemizdeki enerji verimliliği potansiyeli ve Escon Enerjı'nin hedeflerini ... İzocam Genel Direktörü Murat Savcı: 'Yalıtım Kendini Geri Ödeyen Bir Sistemdir'Sürdürülebilir bir gelecek için yalıtım uygulamalarının yaygınlaşması gerektiğini ifade eden
İzocam Genel Direktörü Murat Savcı, yalıtımın kendini ge... 'Elektrostatik Filtreler Toz Emisyonunun Tamamına Yakınını Temizliyor'2019 yılında Türk, Alman ve Danimarka ortaklığında kurulan INKWER firmasının Genel Müdürü Murat Erdem dergimizin sorularını yanıtladı. Erdem, elektros... |
||||
©2025 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Ş. | Sektörel Yayıncılar Derneği üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.