200x200 piksel Reklam Alanı

UEVF 2013'te Yenilenebilir Enerji Tartışıldı

UEVF 2013'te Yenilenebilir Enerji Tartışıldı

21 Şubat 2013 | TEKNİK MAKALE
99. Sayı (Ocak - Åžubat 2013)
2.119 kez okundu

4. Ulusal Enerji VerimliliÄŸi Forumu ve Fuarı’nda, enerji verimliliÄŸinin her alt baÅŸlığı masaya yatırılarak, uzmanlar tarafından tartışıldı. Bu önemli baÅŸlıklardan biri de ‘yenilenebilir enerji’ idi. ModeratörlüÄŸünü Yenilenebilir Enerji Genel Müdürü Yusuf Yazar’ın yaptığı “Enerji Arz GüvenliÄŸi ve İklim DeÄŸiÅŸikliÄŸi BaÄŸlamında Yenilenebilir Enerji” konulu toplantı, güneÅŸ ve rüzgar enerjisi alanında önemli uzmanları bir araya getirdi. Panelde tartışılanları ve uzmanların deÄŸerlendirmelerini siz deÄŸerli okuyucularımız için derledik.

UEVF 2013 - 4. Ulusal Enerji VerimliliÄŸi Forum ve Fuarı’nda “Enerji Arz GüvenliÄŸi ve İklim DeÄŸiÅŸikliÄŸi BaÄŸlamında Yenilenebilir Enerji” baÅŸlıklı bir panel düzenlendi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Yenilenebilir Enerji Genel Müdürü Yusuf Yazar’ın oturum baÅŸkanı olduÄŸu panele Harran Üniversitesi’nden Prof. Dr. Bülent YeÅŸilata, ODTÜ GüneÅŸ Enerjisi Uygulama ve AraÅŸtırma Merkezi’nden (GÜNAM) Prof. Dr. RaÅŸit Turan, Türkiye Rüzgar Enerjisi BirliÄŸi (TÜREB) Yönetim Kurulu BaÅŸkanı Mustafa Serdar Ataseven ve Lisansız Elektrik Üreticileri DerneÄŸi (Lİ-DER) Yalçın KıroÄŸlu katıldı.

Panelin açılışında bir konuÅŸma yapan Yenilenebilir Enerji Genel Müdürü Yusuf Yazar, iklim deÄŸiÅŸikliÄŸi sorununa çare olarak gösterilen reçetenin en başında ilk olarak yenilenebilir enerji ve ikinci olarak da enerji verimliliÄŸinin geldiÄŸini söyleyerek, “aynı durum enerji arz güvenliÄŸi için de geçerlidir. Enerjinin çok büyük bir kısmını ithalatla karşıladığımız ülkemizde yenilenebilir enerji ve enerji verimliliÄŸi, arz güvenliÄŸini saÄŸlama açısından ana çözümlerdendir” diye konuÅŸtu.   

Yenilenebilir enerji konusunda ülkemizde karamsar bir tablo çizilse de, atılan adımlardan ve kazanılan ivmeden çok memnun olduÄŸunu dile getiren Yazar, 2012 yılında ilave olarak devreye alınan kapasitenin yüzde 74’ünün yenilenebilir enerji kaynaklarından oluÅŸtuÄŸunu hatırlattı. 

Yazar, yenilenebilir enerji kullanımının artışıyla ilgili olarak da, “2011 yılında üretilen elektriÄŸin yüzde 25’i yenilenebilir enerjiden karşılanırken, 2012 yılında bu rakam yüzde 27,7’ye yükselmiÅŸtir. Toplam tüketimimizin 240 milyar kilovat/saat oluÄŸunu düÅŸündüÄŸümüzde, yüzde 2,5’luk bir artış, kayda deÄŸerdir” dedi.

ODTÜ’ye baÄŸlı olarak, güneÅŸ panelleri üzerine bilimsel çalışmalar yürüten GüneÅŸ Enerjisi Uygulama ve AraÅŸtırma Merkezi (GÜNAM) BaÅŸkanı Prof. Dr. RaÅŸit Turan da oturumda yaptığı konuÅŸmada, dünyada enerji talebiyle ilgili rakamsal bilgiler vererek, “Enerjiye olan talep her geçen yıl dünya üzerinde artıyor. Åžu an 17 teravat (TW) olan enerji ihtiyacı, 2030 yılında 23 teravata yükselecek. Bu da yaklaşık yüzde 40’lık bir ihtiyaç artışına denk geliyor. Türkiye’nin dünya enerji ihtiyacının yüzde 1’ini kullandığını düÅŸünürsek, 40 Türkiye kadar daha enerjiye talep artacaktır. Biz bu enerji ihtiyacının da yaklaşık yüzde 85’ini fosil yakıtlara yakarak karşılıyoruz. Dolayısıyla bu durum kesinlikle sürdürülebilir deÄŸildir” diye konuÅŸtu.

GüneÅŸten dünya yüzeyine ulaÅŸan enerjinin her yıl 120.000 teravat civarında olduÄŸunu ve 2020 yılında dünyanın ihtiyacı olan enerji miktarının ise 20 teravata çıkacağını söyleyen Turan, “dolayısıyla güneÅŸ ihtiyacımız olandan çok daha fazlasını zaten bize veriyor” dedi.

Turan, konuÅŸmasının devamında önemli bir araÅŸtırma sonucunu da dinleyicilerle paylaÅŸarak, “Alman Federal Cumhuriyeti’nin yaptığı bir projeksiyona göre, 2100 yılına gelindiÄŸinde enerji ihtiyacının yaklaşık yüzde 60’ı güneÅŸ enerjisinden karşılanacak. 2030’lu yıllar ise bir kırılma dönemi olacak ve fosil yakıtların kullanımı gerileyecek. Sonuçta yüzyılın sonunda güneÅŸ enerjisi temel enerji kaynağı olacak” diye konuÅŸtu. 

GüneÅŸ enerjisi potansiyeli bakımından Türkiye’nin Avrupa’da ilk sırada gelen ülkelerden biri olduÄŸuna vurgu yapan Turan, dünyanın en büyük güneÅŸ enerjisi kullanan ülkesi Almanya’dan bile Türkiye’nin iki kat fazla güneÅŸ ışığı aldığını belirtti. 

GüneÅŸ enerjisi panellerinin sanıldığının aksine çok da fazla alan kapsamadığına dikkat çeken Turan, Türkiye’nin tüm elektrik ihtiyacını karşılayabilmek için sadece Tuz Gölü kadar bir alanın yeterli olduÄŸunu ÅŸu sözlerle ifade etti: “1 m2 güneÅŸ paneli yaklaşık 150 Wp  (%15 verim) güç üretiyor. Bu güneÅŸ paneli de örneÄŸin Ankara’da 210 kilovat enerji üretir. Türkiye’nin toplam enerji ihtiyacının yaklaşık 200.000 gigavat olduÄŸunu düÅŸünürsek de, gerekli toplam panel alanı yaklaşık 950 km2 kadardır. Yani mesela Tuz Gölü’nün alanı 1500 km2 ise, onun sadece üçte ikisi kadar bir alanı kaplayarak, Türkiye’nin ihtiyacını karşılayabiliriz. Bunun maliyeti ise 300 milyar dolardır. Bu para Türkiye’nin 6 yıllık enerji ithalatına eÅŸittir.”

Tüm bu bilgiler ışığında güneÅŸ enerjisinin sanıldığı kadar pahalı ve masraflı olmadığını vurgulayan Turan, “ülkemizde enerji arzı saÄŸlamak için rüzgar ve güneÅŸ enerjisinin tek alternatif seçenek olduÄŸu yakın zamanda anlaşılacak” dedi.

Dünyadaki mevcut santraller üzerinden de örnekler veren Prof. Dr. Turan, son olarak Çin’de 800 megavat kapasitesinde bir santralin kurulduÄŸunu ve ayrıca KaradaÄŸ ve Ukrayna gibi iklimi daha sert ülkelerde bile güneÅŸten istifade edildiÄŸini sözlerine ekledi.

KonuÅŸmasının devamında baÅŸkanı olduÄŸu GÜNAM laboratuvarlarından da bazı örnekler veren Turan, “kristal Si güneÅŸ pilleri en eski ve günümüzde en yaygın kullanılan fotovoltaik sistemlerdir. Büyük güneÅŸ enerjisi santrallerinin çoÄŸu bu tür pillerden yapılmaktadır. GÜNAM bünyesinde yer alan Kristal Si laboratuvarı hem temel araÅŸtırma yapmaya hem de endüstriyel projeler yürütmeye uygun bir altyapıdır. Bu laboratuvarda üretilen pillerde %17 verime kadar ulaşılmıştır. Bu deÄŸer dünyadaki ulaşılan nokta ile aynıdır. 2012 yılında %19 verim deÄŸerine ulaşılması hedeflenmektedir” dedi ve konuÅŸmasını ÅŸöyle sonlandırdı: “son söz olarak; yerli üretim mümkündür. Yüzde yüz arz güvenliÄŸi mümkündür. Bunun için biraz inanç, biraz güven ve biraz da cesaret gerekli.” 

Lisanssız elektrik üretiminin ülkemiz için çok önemli bir adım olduÄŸuna vurgu yaparak konuÅŸmasına baÅŸlayan Lisanssız Elektrik Üreticileri DerneÄŸi (Lİ-DER) Yönetim Kurulu BaÅŸkanı Yalçın KıroÄŸlu,  “İstanbul’da trafiÄŸi rahatlatmak için yapılması planlanan üçüncü köprü ya da yakın vadede gerçekleÅŸeceÄŸi bilinen hızlı tren uygulaması ne kadar önemliyse, lisanssız elektrik üretimi de o kadar önemlidir. Lisanssız elektrik üretimi yönetmeliÄŸi, neticede devrim niteliÄŸinde bir yönetmeliktir” diye konuÅŸtu.

2015 yılına kadar 5000 megavat düzeyinde bir lisanssız üretim kapasitesini devreye almanın mümkün olduÄŸunu söyleyen KıroÄŸlu, TBMM’de yönetmelik ile ilgili görüÅŸmelerde bulunduklarını ve 500 kilovat olan yasal elektrik üretim miktarının ilk etapta 1 megavata çıkarılmasının planlandığını söyleyerek ÅŸöyle devam etti: “Hatta Bakanlar Kurulu Kararı ile 2,5 megavat seviyesine çıkma imkanı olacak.”

Arz güvenliÄŸi için çok önemli olan bir ÅŸeyin de, enerjinin tüketildiÄŸi yerde üretilmesi olduÄŸunu söyleyen KıroÄŸlu, bunun kayıp kaçak oranının düÅŸmesine de pozitif katkılar saÄŸlayacağını sözlerine ekledi.

GeçtiÄŸimiz Eylül ayında faaliyetlerine baÅŸlayan Lİ-DER hakkında da bilgi veren KıroÄŸlu, “derneÄŸimiz lisans almadan elektrik üretimine yönelik faaliyetlerin etkinleÅŸtirilmesi ve geliÅŸmesini saÄŸlamak, Türkiye’de lisanssız elektrik kullanımının artması için düzenleme ve standartların oluÅŸumuna katkı saÄŸlamak ve bu konuda çalışma yapan kiÅŸi ve kuruluÅŸlara destek vermek amacıyla kurulmuÅŸtur” diye konuÅŸtu.

KıroÄŸlu, sektörle ilgili yatırımcılara çeÅŸitli tavsiyelerde de bulunarak,”yatırımcıların öncelikle üretim tesisini nereye kuracaklarına karar vermeleri ve daha sonra ise, oranın coÄŸrafi koÅŸullarına göre güneÅŸ mi daha uygun yoksa rüzgar mı daha uygun bunu planlamalılar. Kurulum yeri için daha sonra ne kadarlık bir alana ihtiyaç olduÄŸu saptanmalı; yarım veya 1 dönüm rüzgar santrali için, yaklaşık 5 ila 9 dönümlük bir alan da güneÅŸ için gereklidir” bilgisini verdi. 

KonuÅŸmasında lisanssız elektrik üretimi sektörünün çeÅŸitli sorunlarına da deÄŸinen KıroÄŸlu, ÅŸu anda proje onay süresinin biraz uzun olduÄŸunu ifade ederek, “50 kilovatlık bir projenin de 500 kilovatlık bir projenin de onay süreleri tamamen aynı. Trafo dağıtım merkezlerinde ÅŸu an 2 megavatlık bir sınırımız var, ÅŸu an onu biraz aÅŸmaya çalışıyoruz. Yerli üretimde biraz yol almamız lazım” dedi.

KıroÄŸlu sözlerini ÅŸöyle tamamladı: “Ocak 2013 tarihi itibariyle lisanssız elektrik üretimi için ülkemizdeki 21 elektrik dağıtım ÅŸirketine toplam 517 baÅŸvuru olmuÅŸtur. Rüzgar, güneÅŸ, hidroelektrik ve biyokütle olmak üzere talep edilen baÄŸlantı gücü ise ÅŸimdiye kadar 38.109 kilovattır.”

Türkiye Rüzgar Enerjisi BirliÄŸi’nin (TÜREB) son dönem çalışmaları hakkında bilgi vererek konuÅŸmasına baÅŸlayan TÜREB Yönetim Kurulu BaÅŸkanı Mustafa Serdar Ataseven, 2012 yılında ilk defa Dünya Rüzgar Günü’nü Türkiye’de kutladıklarını ve bu yıl da bir fotoÄŸraf yarışması ve çocuklara yönelik bir resim sergisi ile bu günü kutlamak istediklerini belirtti.

TÜREB olarak sektörde etkili faaliyetlerde bulunmanın yanı sıra, çeÅŸitli yayınlarla da rüzgar enerjisi sektörüne katkıda bulunmaya devam ettiklerini ifade eden Ataseven, “bu yayınların en çarpıcı olanı, yabancı yatırımcıları Türkiye’ye çekmek amacıyla yayımladığımız “Wind Bussiness in Turkey” raporudur. Yılda iki defa da Rüzgar İstatistikleri Raporu’nu yayımlıyoruz. Ayrıca 2023 hedeflerine ulaÅŸabilmemiz için Türkiye Rüzgar Enerjisi Yol Haritası’nı çıkarttık TÜREB olarak” dedi.

Avrupa ve Türkiye’de kullanılan rüzgar enerjisi üzerine çeÅŸitli karşılaÅŸtırmalarda bulunan Ataseven, rakamlarla ÅŸu bilgileri verdi: “2011 yılı sonu alınan raporlara göre, Avrupa’da rüzgar enerjisi 100 gigavata ulaÅŸtı. Ülkemizdeki kurulu gücün 55-57 gigavat olduÄŸunu düÅŸünürsek, ülkemizdeki bütün enerji kaynaklarından ürettiÄŸimiz elektriÄŸin iki katını Avrupa sadece rüzgardan üretiyor diyebiliriz. ÖrneÄŸin Almanya 30 gigavata yaklaÅŸtı. Bu da Türkiye’de kurulu gücün sadece yarısı kadar Almanya’da rüzgar santrali olduÄŸunu gösteriyor.” 

“Avrupa elektriÄŸin yüzde 10’unu rüzgardan üretiyor. Ülkemizde bu seviye bugün itibarıyla 2,3 gigavatlar seviyesinde ve toplam kurulu güçteki payı da yüzde 3-4 mertebesinde. Avrupa’ya baktığımızda her 3 yılda bir belirli bir ivmeye ilerlemiÅŸ olduÄŸunu görürüz. 2006 ila 2008 yılları arasında yaklaşık her yıl 8 gigavat rüzgar santrali devreye almışlar, 2009 ila 2011 yılları arasında da bu artış her yıl 10 gigavata ulaÅŸmıştır. En büyük pazar payı Almanya’nın, daha sonra ise İspanya geliyor.” 

“Danimarka dünyada rüzgar sektörünün doÄŸduÄŸu ülke ve kullandığı elektriÄŸin yaklaşık yüzde 26’sını rüzgardan saÄŸlıyor ve 2020’de ise elektriÄŸin yüzde 50’sini rüzgardan saÄŸlamak istiyorlar. İspanya ile Türkiye’nin elektrik üretim karakteristiÄŸi oldukça benzer yanlar taşıyor, onlar da elektriÄŸin yüzde 16’sını rüzgardan saÄŸlayan bir ülke. Dünyaya baktığımızda, sadece Çin 63 gigavat rüzgardan elektrik elde ediyor ve dünya genelinde de 250 gigavatı aÅŸan bir üretim söz konusu.” 

Türkiye’de mevcut kurulu güç miktarı ve yapılacak yatırımlar hakkında da bilgi veren Ataseven, “Türkiye’de rüzgar santralinde 2,3 gigavat mertebesindeyiz. 2023 yılı hedefimiz ise 20 gigavat. Yani önümüzdeki 10 yıl içerisinde yaklaşık olarak 18 gigavat rüzgar santrali yatırımı yapmamız gerekir. Ancak Çin’i örnek vermek gerekirse, sadece 2011 yılında 18 gigavat rüzgar santralini hayata geçirdiler” diye konuÅŸtu.

Avrupa’ya kıyasla Türkiye’de yüzde 25 ila yüzde 30 daha fazla rüzgar potansiyeli olduÄŸunu belirten Ataseven, ayrıca ülkemizde sanayi ve altyapının da mevcut olduÄŸunu söyleyerek, “çeÅŸitli sorunlar olmasına raÄŸmen, yatırımcımızın biraz inanca ve güvene ihtiyacı var” dedi. 

Ataseven, Yenilenebilir Enerji Genel MüdürlüÄŸü’nün belirlemelerine göre; off-shore’lar da dahil olmak üzere Türkiye’nin yaklaşık 48 gigavat tekno-ekonomik rüzgar enerjisi kapasitesine sahip olduÄŸu bilgisini de sözlerine ekledi.

Türkiye’nin Avrupa’daki en büyük rüzgar enerjisi pazarı olabileceÄŸine dikkat çeken BaÅŸkan Ataseven, sözlerini ÅŸöyle tamamladı: “Toplamda 11 gigavat rüzgar santrali projesine TEİAÅž tarafından baÄŸlantı görüÅŸü verildi. Bunun 9 gigavatı lisanslandı ve bunun içerisinden de 2,3 gigavatlık kısmı iÅŸletmeye alındı. Önümüzdeki ilk çeyrekte de kalanın lisanslanmasını bekliyoruz. Bu rakamlara batlığımızda da Türkiye’nin Avrupa’daki en büyük rüzgar enerjisi pazarı olduÄŸunu görürüz.” 

Panelin son konuÅŸmacısı olan Harran Üniversitesi ÖÄŸretim Üyesi Prof. Dr. Bülent YeÅŸilata ise yenilenebilir enerjiyi daha çok kırsal bölgeler için deÄŸerlendirdi. Kırsal yaÅŸama ulaÅŸamayan yenilenebilir enerji gibi bir teknolojinin istenilse de arzu edilen seviyeye hiçbir zaman ulaÅŸamayacağına inandığını söyleyen YeÅŸilata, yenilenebilir enerjinin kırsal bölgelerde kullanımı için hazırladıkları GZFT Analizi’ni dinleyenlerle paylaÅŸtı.  

YeÅŸilata konuyla ilgili ÅŸöyle konuÅŸtu: “Hazırladığımız GZTF Analizi’ne göre: Güçlü Yön; kırsal bölgelerde potansiyelin yüksekliÄŸi, Zayıf Yön; kırsal bölgelerde Ar-Ge merkezleri ve teknik iÅŸ gücü kapasitenin yeterli olmaması, Fırsat; kırsal bölgelerde yerli üretim ve istihdam potansiyeli oluÅŸturması, Tehdit; ülke politikalarının sadece enerji üreten santrallere odaklanması.”

GAP Bölgesi’nin özellikle güneÅŸ enerjisi için çok elveriÅŸli olduÄŸunun altını çizen YeÅŸilata, bu bölgelerde kurulan santrallerin aynı zamanda istihdama da çok büyük katkıları olacağını vurgulayarak, “güneÅŸ potansiyeli yüksek bölgelerde fotovoltaik sistem her 2 kilovatta bir yılda 1 kiÅŸiye iÅŸ imkanı saÄŸlıyor. Yerel üretim modelini de dikkate aldığımızda, sosyo ekonomik yaÅŸam üzerinde oldukça büyük etkisi olacaktır” diye konuÅŸtu.

YeÅŸilata bölgenin çok avantajlı imkanlara sahip olduÄŸunu hatırlatarak, “güneÅŸ enerjisi potansiyeli açısından 7 bölge içerisinden GAP olarak biz ilk sıradayız. Aynı durum biyokütle ve hidroelektrik açısından da geçerli, orda da bölgeler arasında potansiyeli en çok olan bölge GAP’tır.  Rüzgar enerjisinde ise, GAP 7 bölge arasından ikinci en büyük potansiyele sahip bölgedir. Jeotermalde de üçüncü sıradayız. Tüm potansiyel göstergelerinden lider iken, GAP bölgesi sosyo ekonomik göstergeler açısından maalesef diptedir. Bu potansiyeli yenilenebilir enerji gibi bir sektörün gerçek anlamda iÅŸletmesi gerekir” dedi.

Son olarak, yenilenebilir enerji sektöründe tüm gözlerin ana teknolojilere (PV hücre ve modül üretimi gibi) çevrilmiÅŸ olduÄŸunu ifade eden YeÅŸilata, “Gerçekte ana teknolojiler kadar gelir ve istihdam yaratan montaj, iÅŸletme ve bakım gibi yan/destekleyici sektörlerde alt yapı oluÅŸturmak/uzmanlaÅŸmak oldukça önemlidir” diyerek sözlerini tamamladı.


 

R E K L A M

İlginizi çekebilir...

Enerji Depolama Sistemlerinde Yangın Tehlikeleri

2023 yılı Haziran ayı sonu itibariyle, devrede olan santrallerin %54,8'ini yenilenebilir kaynaklardan elektrik üreten santraller oluşturdu....
18 Kasım 2024

Biyogaz Üretiminde Kullanılan Atıkların Özellikleri

Verimli biyogaz üretimi için hammaddelerdeki C/N oranının 20''30:1 arasında tutulması gerekir. Çünkü anaerobik mikrobiyal popülasyonlar karbon...
17 Temmuz 2024

Buhar Saflığı Kontrol ve Koruma: Örnek Koruma Sistemi Algoritma Oluşturma, Lojik Tasarım ve Uygulama Çalışması İncelemesi

İnsanoğlu zaman içerisinde kendi ihtiyacına yönelik olarak bilim ile birlikte birçok yeni buluş ve keşif ortaya çıkarmıştır....
15 Mayıs 2024

 
Anladım
Web sitemizde kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerez (cookie) kullanılır. Daha fazla bilgi için lütfen tıklayınız...

  • Boat Builder Türkiye
  • Çatı ve Cephe Sistemleri Dergisi
  • Enerji & DoÄŸalgaz Dergisi
  • Su ve Çevre Teknolojileri Dergisi
  • Tersane Dergisi
  • Tesisat Dergisi
  • Yalıtım Dergisi
  • Yangın ve Güvenlik
  • YeÅŸilBina Dergisi
  • İklimlendirme Sektörü KataloÄŸu
  • Yangın ve Güvenlik Sektörü KataloÄŸu
  • Yalıtım Sektörü KataloÄŸu
  • Su ve Çevre Sektörü KataloÄŸu

©2025 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Åž. | Sektörel Yayıncılar DerneÄŸi üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.