
SHURA Enerji DönüÅŸümü Merkezi’nin hazırladığı ‘SKDM ve Türkiye: Sektörel EtkileÅŸimler, Fayda ve Maliyetler Raporu’ yayınlandı.
Çalışmada, AB tarafından uygulanan ve Türkiye’de 2026’da devreye girecek Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’nın (SKDM) nicel ve nitel etkileri inceleniyor. Demir-çelik, çimento, alüminyum ve gübre sektörlerinin incelendiÄŸi raporda karbon fiyatlandırması/vergisi olmadan da SKDM sektörleri için ihracatın toplam maliyetinin, toplam faydasını aÅŸtığı ortaya konuldu.
SHURA Enerji DönüÅŸümü Merkezi Direktörü Alkım BaÄŸ Güllü, SKDM uygulamasının Türkiye açısından ek karbon maliyeti getirmesinin yanı sıra üretim ve ihracatın yapısında var olan ama çoÄŸu zaman hesaplanmayan veya doÄŸrudan fiyatlandırılmayan bazı maliyetleri daha belirgin hale getirdiÄŸini söyledi. Bu nedenle enerji dönüÅŸümünün daha önemli hale geldiÄŸini vurgulayan Güllü, “Türkiye’nin, SKDM için 2035-2040 arasına odaklanması gerekiyor. Uluslararası rekabet koÅŸulları ve AB SKDM’ye baktığımızda hem AB’de hem de diÄŸer bölgelerde geliÅŸen politikalar göz önüne alındığında Türkiye’nin rekabet gücünü koruyabilmesi için sürece erken uyum saÄŸlamalı” dedi. Güllü, enerji dönüÅŸümüyle birlikte sanayi dönüÅŸümünü desteklemek için uluslararası iÅŸ birliÄŸi ve finansman fırsatlarının deÄŸerlendirilmesi gerektiÄŸini ifade ederek iklim diplomasisi ve SKDM’den etkilenen diÄŸer ihracatçı ülkelerle iÅŸ birliÄŸinin maliyetlerin adil paylaşımı açısından önemli olduÄŸunu belirtti.
Güllü, karbon fiyatlandırmasının da Türkiye için orta-uzun vadeli kritik baÅŸlıklardan biri olduÄŸunu vurgulayarak ÅŸunları sözlerine ekledi: “SKDM’nin uygulamaya geçmiÅŸ olması en büyük ticari partnerimiz AB ile yürütülen ticaretin korunması ve geliÅŸtirilmesi açısından çok önemli. Öte yandan Türkiye’nin 2053 net sıfır hedefi perspektifinden özel olarak SKDM’yi, genel olarak ise ekonomisinin bütününü kapsayan bir karbon fiyatlandırması politika setine ihtiyacı var.”
Türkiye’yi Kritik 10 Yıl Bekliyor
‘SKDM ve Türkiye: Sektörel EtkileÅŸimler, Fayda ve Maliyetler’ raporunda fayda ve maliyetler, ‘OlaÄŸan Durum’ (‘Business-As-Usual’-BAU) ve ‘Sanayi DönüÅŸümü’ senaryosu ile ele alındı. ‘OlaÄŸan Durum’ senaryosunda mevcut sanayi ve ticaret politikalarının süreceÄŸi, bu kapsamda ele alınan sektörlerde her tür ihracat potansiyelinin deÄŸerlendirilmesine öncelik verileceÄŸi, ürün kompozisyonunda katma deÄŸer artışı, sürdürülebilirlik ve yeÅŸil dönüÅŸüm perspektiflerinden kayda deÄŸer bir dönüÅŸümün gerçekleÅŸmeyeceÄŸi varsayılıyor. ‘Sanayi DönüÅŸümü’ senaryosunda ise sanayi ve ticaret politikası deÄŸiÅŸikliÄŸi dikkate alınarak, dört sektörün iç talep yapısı ve ihtiyaçları, katma deÄŸerli ihracat, sürdürülebilirlik ve yeÅŸil dönüÅŸüm baÅŸlıklarında ele alınıyor.
Rapora göre, BAU senaryosunda100 €/ton sınırda karbon fiyatlandırması/vergisi uygulanması halinde Türkiye’nin SKDM ürünlerinde hem dünyaya hem de AB’ye yaptığı ihracatta toplam maliyetin toplam faydanın üzerinde olacağı görülüyor. İncelenen dört sektörde mevcut halleriyle ihracatlarından saÄŸlanan ekonomik faydadan daha fazla maliyet ortaya çıkıyor. Söz konusu maliyette karbon fiyatlandırması/vergisi varsayımı önemli bir kalem olmakla birlikte maliyetin yarıdan fazlası, dış ticaret açığı ve ulaÅŸtırma maliyetleri baÅŸta olmak üzere diÄŸer kalemlerden kaynaklanıyor.
DönüÅŸüm senaryosunda ise yine 100 €/ton karbon vergisi uygulandığında dünya ticareti için biraz daha sınırlı, AB için ise yüksek fayda elde ediliyor. Toplam faydanın toplam maliyeti aÅŸmasında hem karbon maliyetlerindeki azalma hem de özellikle baÄŸlantılı sektörlerdeki katma deÄŸer artışları önemli bir rol oynuyor. DönüÅŸüm senaryosunda dünya için toplam faydaya en yüksek katkı demir-çelik sektöründen gelirken ardından alüminyum ve çimento sektörü geliyor. Gübre sektöründe ise toplam maliyet, toplam faydayı geçiyor. AB için ise tüm sektörlerden katkı gelirken, sıralama çimento, demir-çelik, alüminyum ve gübre ÅŸeklinde gerçekleÅŸiyor. DönüÅŸüm senaryosunda Türkiye’nin İngiltere ve ABD baÅŸta olmak üzere tüm önemli ticaret partnerlerinin karbon fiyatlandırması/vergisi uygulaması ve karbon fiyatının 120 €/ton’un üzerinde ÅŸekillenmesi durumunda ek önlemler alınması gerekecek.
AB SKDM eksenli düÅŸünüldüÄŸünde Türkiye’nin dönüÅŸüm senaryosu kapsamındaki varsayımları destekleyecek önlemlere, özellikle 2035 vadesine odaklanılmasına ihtiyaç var. AB için ihracatta fayda ile maliyeti eÅŸitleyen 230 €/ton baÅŸa baÅŸ noktası yüksek görünmesine raÄŸmen tüm rakiplerin de AB SKDM’ye uyum kapsamında önemli bir dönüÅŸüm sürecine girmesi rekabeti artıracak. Türkiye’nin de önünde ekonomik maliyetleri azaltmaya ve üretim verimliliÄŸini artırmaya yönelik sanayi, ticaret ve karbonsuzlaÅŸma eylemlerini hayata geçirmek için kritik bir 10 yılı olduÄŸu vurgulanıyor.
SKDM için Yapısal DönüÅŸüm Zorunlu
Raporda, SKDM sektörleri açısından karbon fiyatlandırması/vergisi uygulanmadan da ihracatın toplam maliyetinin toplam faydasından yüksek olduÄŸu vurgulanırken yüksek maliyetlerin yapısal dönüÅŸümle düÅŸürülmesi tavsiye ediliyor. Yapısal dönüÅŸümde teknoloji ve iÅŸ modeli deÄŸiÅŸiklikleri kadar yeÅŸil dönüÅŸüm boyutuna da dikkat çekiliyor. DönüÅŸüm süreci için her sektörde ihtiyaçların belirlenmesi ve özellikle destek mekanizmalarının tasarlanması tavsiye ediliyor.
Sektörlerin tek başına deÄŸil, diÄŸer sektörlerle arasındaki iliÅŸki, etkileÅŸim ve öncelikleri dikkate alınarak yol haritaları oluÅŸturulması gerekiyor. Demir-çelik ve alüminyum, diÄŸer imalat sanayi sektörlerine saÄŸladıkları girdilerle; çimento, inÅŸaat sektörü etkisiyle; gübre ise tarım girdisi olarak temel ve stratejik sektörler olarak nitelendiriliyor. Bu nedenle ölçek farklarına, deÄŸiÅŸik dinamiklere sahip olmalarına raÄŸmen hem yapıları hem de diÄŸer özellikleriyle güçlü dolaylı etkileri var.
SKDM sektörleri, sadece üretim proseslerinin karbon yoÄŸun olması deÄŸil, tedarik ve dağıtım süreçlerinde yüksek hacimli taşımalara konu olmaları nedeniyle ulaÅŸtırma kaynaklı karbon yoÄŸunluÄŸu yüksek sektörler. Lojistik, etkileÅŸimde olduÄŸu sektörlerden sadece biri. Bu nedenle etki analizleri ve politika önerileri aynı zamanda önem taşıyan bir dizi sektöre iliÅŸkin strateji tartışmalarını da tetikleyecek.
Çalışmada, 2050 yılına kadar projeksiyonlar yapılmış olsa da özellikle uluslararası rekabet gücü baÄŸlamında dönüÅŸümün 2035-2040 yılları arasına odaklanmasının önem taşıdığı belirtiliyor. AB tarafından uygulanan SKDM ve hem AB’de hem diÄŸer bölgelerde geliÅŸen benzer politikalar, uluslararası rekabetin bu eksende artacağını gösteriyor. Türkiye’nin rakibi olan ülkelerin daha erken aksiyon alma olasılığının yanı sıra yeni rakiplerin ortaya çıkması da mümkün. Bu durumda Türkiye’nin rekabet gücünü koruyabilmesi için gerekli eylemlerin hızlıca hayata geçirmesi önemli. 2035 ya da 2040 dönüÅŸüm stratejilerinin oluÅŸturulması ana hedef olabilir. Bu baÄŸlamda Türkiye’nin COP 29’da paylaşılan Türkiye Uzun Dönem İklim Stratejisi ve SKDM sektörlerini kapsayan Türkiye Sektörel DüÅŸük Karbonlu Yol Haritaları çerçevesindeki yatırım ve eylemlerinin ele alınması gerekiyor.
Katma DeÄŸeri Yüksek, Karbon YoÄŸunluÄŸu Az Üretenler Öne Çıkacak
Raporda, Türkiye’nin rekabet gücünü artırarak uluslararası deÄŸer zincirlerine daha ileri düzeyde bütünleÅŸmesine olanak saÄŸlayan, katma deÄŸeri artırırken karbon yoÄŸunluÄŸunu azaltan sektör ve ürünlere öncelik verilmesi öneriliyor. Böylelikle SKDM sektörleri baÅŸta olmak üzere karbonsuzlaÅŸması zor olan tüm sektörlerde hidrojen, karbon yakalama gibi yüksek maliyetli yatırımlara ihtiyaç büyük ölçüde azaltılabilecek. Ayrıca daha köklü bir yaklaşım ise emisyon azaltım stratejileri ile eÅŸ zamanlı döngüsel ekonomi pratiklerinin yerleÅŸtirilmesi, kaynak ve proses verimliliÄŸini artırmaya çalışarak emisyon azaltımının yakalanması olacak.
Çalışmada, SKDM’den kaynaklı doÄŸrudan maliyetleri azaltmak için ek önlemlere ihtiyaç duyulabileceÄŸi belirtilerek ÅŸunlar tavsiye edildi:
- Türkiye’nin karbon fiyatlaması ve ETS uygulamasına geçmesi,
- Yerel karbon vergisi gelirlerinin dönüÅŸümün finansmanında kullanılması,
- Uluslararası iş birliği ve finansman.
Uzun dönemde mevcut üretimin karbon maliyetlerini düÅŸürmenin yeterli olmayacağı, enerji verimliliÄŸi ve karbon yoÄŸun alanlarda düÅŸük karbonlu üretim proseslerine geçiÅŸin rekabette belirleyici olacağının altı çiziliyor. Türkiye’nin SKDM’yi yalnız ilk etapta etkilenen sektörler kapsamında deÄŸil, bu sektörlerin baÄŸlantılı olduÄŸu diÄŸer alanlarla birlikte deÄŸerlendirmesi ve kapsamlı bir sanayi dönüÅŸümünü gündeme alması gerektiÄŸi özellikle vurgulanıyor.
R E K L A M