Tunçmatik Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Özer
Günümüzde hayat ve yaşam şartları hızla değişiyor ve bu değişimler içerisinde enerjiye olan ihtiyaç her zamankinden daha çok artıyor. 50’li yıllara baktığımızda insanların hayatında ki en önemli cihaz belki buzdolabı 70’li yıllarda bir TV idi. 70’li yıllarda ortalama bir aile evinde TV ve buzdolabı ana elektrikli cihazlardı. Ama bugün sadece oturma odamız veya yatak odamızda sürekli kullandığımız birçok elektrikli cihaz var. Kısacası hepimizin enerjiye olan bağımlığı artmış durumda. Diğer yandan dünya baktığımızda tüm politik dengelerin enerji üzerine kurulu olduğunu görüyoruz. Ama ne acıdır ki enerji yüzünden bir sürü savaş çıkıyor, birçok insan ölüyor ya da ülkesini terk etmek zorunda kalıyor. Bunun sebebi ise enerjinin artık yüzyılımızın en stratejik ürünü haline gelmesi.
Bugün elektrik enerjisini 3 şekilde üretiyoruz. Bunlar; termik santraller, nükleer santraller ve yenilenebilir enerji kaynakları… Yenilenebilir enerji kaynakları denildiğinde ülkemizde en popüler olan enerji üretim metodu Hidroelektrik Santralleri akla geliyordu. HES’lerden sonra Rüzgar Enerji Santralleri bu trendi yakaladı. Son olarak ülkemizde artık Güneş Enerji Santralleri (GES) için çok ciddi çalışmalar yapılıyor. Bu yazıyı yazdığımız 2017 Kasım ayı itibariyle ülkemizdeki devreye girmiş GES’ler toplam 2.100 MW sınırını aştı ve yılsonuna kadar 2.300 MW kapasiteyi yakalaması bekleniyor. Ayrıca geçtiğimiz günlerde yapılmış olan YEKA ihalesi sonucunda da ülkemiz yeni üretim tesisi kazanacak. Bu ihale kapsamında Karapınar’da 1 GW yani 1000 MW gücüne bir yeni GES yapılacak. Bunlar ülkemizde güneş enerjisi konusundaki gelişmeler.
Türkiye’nin makroekonomisine bakıldığı zaman en büyük sorunun enerji ithalatı olduğunu görüyoruz. İthalat ettiğimiz enerjinin payının eğer yarısını iç kaynaklardan sağlayabilirsek, Türkiye’nin milli gelirine önemli bir katkıda bulunmuş oluruz. Türkiye güneş enerjisi açısından çok büyük potansiyele sahip. Biz bu potansiyelimizi enerji üretimine çevirir, kendi milli enerjimiz olan güneşi elektriğe çevirebilirsek hem cari açığımızı, dışa bağımlılığımız azaltabilir hem yeni istihdam alanları yaratarak Türkiye’ye değer katabiliriz.
Tunçmatik olarak 2006 yılında bu işe başladığımız zaman güneş cazip fakat maliyetli bir enerji üretim metoduydu. 2006’dan 2017’ye kadarki süreçte güneş en ucuz enerji kaynağı olarak gösterilmeye başlandı. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte maliyetler düştü bugün güneş enerji santralleri daha ucuza enerji üretebilen santraller haline geldi. Ülkemizde mevzuata baktığımız zaman, lisanssız enerji santralleri gerçekten devir açan bir uygulama oldu. Güneş enerjisinin Türkiye’de başlaması ve yayılması, teknik olarak güneş enerjisi alanında belli bir uzmanlık kazanılması ve yan sanayinin gelişmesi adına önemli bir adım oldu. Eskiden ithal gelen birçok ürün artık Türkiye’de üretiliyor. Ayrıca Türk müteahhit firmaları bu konudaki deneyimlerini yurt dışında kullanabilecek noktaya geldiler. Güneş sanayisi sayesinde ülkemizde çok ciddi istihdam ve ekonomiye katkı sağlandı. Zaman içerisinde güneşten elde ettiğimiz tecrübeyi Ortadoğu, Kafkaslar ve Afrika gibi değişik bölgelere taşıyarak, ürettikleri katma değerli işler ile ülkemize döviz getirme şansı bulduk. Bunun sebebi lisanssızdaki tecrübelerimiz oldu.
Geleceğe baktığımız zaman elektriğin çok daha kritik bir hale geldiğini göreceğiz. Petrol git gide ağırlığını kaybedecek elektriğin kullanımı artacak. Çok enteresandır 1902 yılında Ferdinand Porsche, ilk Porsche arabasını elektrikli üretmek amacıyla tasarlamıştı ancak o devirde akü teknolojisi gelişmediği için onun yerine patlamalı motorlara geçip benzinli ve dizel araba üretmeye başladılar. Gelişen teknoloji ile artık elektriğin depolanması her geçen gün daha da ileriye gidiyor. Lityum pillerin yaygınlaşmasından sonra bu daha çok arttı. Bunun neticesinde de dünyada elektrikli araçlar tekrardan konuşulmaya başlandı.
Bugün artık elektrikli arabalar önlenemez bir şekilde hayatımıza dahil oluyor. Fakat elektrikli arabalar sadece bir başlangıç. Arkasından elektrikli motosikletleri, elektrikli hava araçlarını hatta elektrikli kamyonları görmeye başlayacağız. Tabii bu dönüşüm geleneksel araç sisteminde de değişiklik yaratacak. Mesela benzin ve dizel yakıtlı arabalarda kullanılan motor yağı, radyatör, motor bloğu, piston motorlardaki ateşleme mekanizmaları işlevini yitirecek. Bunun neticesinde elektrikli araçlar daha az bakım gerektiren, daha akıllı araçlar haline gelirken, milyonlarca ton yakıt yerine sadece elektriğe ihtiyaç duyulacak.
Geleceğin Nükleeri “Güneş” Olacak
Elektriği üretebilmek ve iletebilmek hem çevreci hem de ekonomik bir çözüm. 2009 yılında Ankara’da gerçekleştirilen Enerji Kongresi’nde bu konunun önemini anlatmak için “geleceğin nükleeri güneş olacak” cümlesini kullanmıştım. Yani nükleer enerji nasıl 70-80-90’lı yıllarda stratejik ilgi çeken, önemli bir teknoloji ise gelecekte de güneş bir o kadar ön plana çıkacak. Güneşten enerji üretiminde çok büyük bir gelecek var. Bunun sebebi ise; günümüzde güneşten bir metre kare üzerine düşen güneş enerjisinin şu andaki teknolojisiyle sadece yüzde 17’si elektriğe çevirebiliyoruz. Yani sistemin verimliliği bu kadar düşük. Güneş halen bebek ve emekliyor. Güneşin bir çocuk haline gelmesi, büyümesi için önümüzde çok açık bir dönem var. Günlük hayattaki taşıtların dışında birçok değişik cihaz güneş ile çalışmaya başlayacak yani artık gittiğiniz bir ATM’de elektrik bağlantısı olmayacak. O ATM’nin kendi enerjisini ürettiği güneş panelleri olacak ya da gittiğiniz bir ankesörlü telefon kulübesi güneşten enerjisini elde edecek. Eskiden yol, sokak aydınlatmaları yapılırken binlerce km elektrik hatları çekilirdi artık bunlar olmayacak artık kendinden enerjisini üreten aydınlatma direklerini yerleştireceğiz hiçbir hat kullanmayacağız. Yani enerjiyi iletmekte kullanılan kablo bakır üretimi tüketimi düşecek. Binalarda belki önümüzdeki senelerde jeneratör yerine büyük akü blokları kullanacağız. Belki her bina kendi akü bloğuyla elektrik enerjisini üretecek ve elektrik kesildiği zaman buradan faydalanacak. Kısacası güneş enerjisi bize yepyeni alanlar açmaya hazır. Bu sonsuz ve milli kaynak hem çevremiz hem ekonomimiz için bu fırsatları iyi değerlendirmemiz gerekiyor.