JESDER Yönetim Kurulu Başkanı Ufuk Şentürk: 'JES Teşvikleri Devam Etmeli'
JES teşviklerin devamı ve artması halinde jeotermal kaynaklardan yararlanma kapasitesinin artacağını ve ülke potansiyeli olan 4000 MWe kapasiteye varılmasının kolaylaşacağını ifade eden JESDER Yönetim Kurulu Başkanı Ufuk Şentürk; JES’lerin iç tüketim ihtiyacını kendi bünyesinde ürettiği elektrikten karşıladığını bu nedenle JES santrallerine lisansları dahilinde, iç tüketimlerini karşılamak amacıyla hibrit santral (güneş-rüzgar) kurma izni verilmesi gerektiğini vurguladı. ÖNCELİKLE TÜRKİYE ENERJİ SEKTÖRÜ AÇISINDAN JEOTERMAL KAYNAKLARIN ÖNEMİNDEN BAHSEDEBİLİR MİSİNİZ? ÜLKE OLARAK BU KAYNAKTAN NE ÖLÇÜDE YARARLANABİLİYORUZ? Yerin iç ısısının oluşturduğu enerji olarak da adlandırabileceğimiz jeotermal enerji, yenilenebilir, temiz ve sürdürülebilir bir enerji kaynağıdır. İlk çağlardan yakın geçmişimize dek yiyecek pişirme ve sağlık amacıyla kullanılan bu doğal kaynak, teknolojinin de gelişimi ile beraber pek çok farklı alanda kullanılabilir hale gelmiştir. Termal ve sağlık turizmi, ısıtma (konut, sera, vb.), gıda kurutuculuğu, elektrik üretimi ve endüstrinin birçok kesimi gibi çok farklı alanlarda kullanımı yaygınlaşan jeotermal enerji, güneş, rüzgâr ve dalga enerjilerinden farklı olarak, belirli doğa koşullarından etkilenmemekte, üretiminde aksaklık yaşanmamakta ve bu gerekçe ile yenilenebilir enerji kaynakları içerisinde en istikrarlı kaynak olarak tanımlanmaktadır. Fosil yakıtların hem ekonomiye hem de çevreye olan maliyet ve zararları düşünüldüğünde, ilerleyen dönemde yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının artışı; sürdürülebilir bir ekonomik büyüme ve istikrarın temeli olacaktır. Bu anlamda; Türkiye’nin 1984 yılında 15 MWe kapasite ile Denizli Kızıldere’de başlayan jeotermal güç üretimi yolculuğumuz, yaklaşık 30 yıllık bir aradan sonra, 2012 yılından bu yana her yıl yakalanan % 50’lik büyüme oranı ile 2018’de 1.155 MWe’ye erişmiş ve ülkemiz, jeotermal elektrik sektöründe en hızlı büyüyen ülke olarak tarihe geçmiştir. Sektörümüzü destekleyen YEKDEM Mekanizmasının devamı ile kamu destekleri bizim gelecek umudumuzdur. Teşviklerin devamı ve artması halinde jeotermal kaynaklarımızdan yararlanma kapasitemiz artacak ve ülke potansiyelimiz olan 4000 MWe kapasiteye varmamız kolaylaşacaktır. SEKTÖR AÇISINDAN GÖRMÜŞ OLDUĞUNUZ SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİNİZDEN BAHSEDEBİLİR MİSİNİZ? Sektörümüz yatırımcılarının karşılaştığı en büyük problemlerden bir tanesi yatırım maliyetleridir. Kaynak arama ve işletme dönemi maliyetleri, jeotermal enerji santrallerinde oldukça yüksektir. Çünkü kaynak keşif oranımız % 60 civarlarında ve sondajlarımız jeolojik yapı itibariyle 3000 m ve daha fazla derinliğe sahiptir. Bu durumda yatırım başına yaklaşık 4,5 milyon dolar’lık bir maliyet demektir. Bu maliyetleri en aza indirgemek ve yatırımcıyı sektöre çekebilmek için bir takım teşviklere ihtiyacımız bulunmaktadır. Sondajlı aramalarda, sondajda kullanılan akaryakıt için petrol aramalarına sağlanan KDV ve ÖTV istisnası Jeotermal sektörüne de sağlanmalı, arama dönemlerindeki 3 yıllık sürenin 5 yıla çıkarılması, gümrük vergisi imtiyazları, eşanjör, trafo ve ACC’lerin (Soğutma Kuleleri) yerli aksam katkı ilave listesine eklenmesi, mevcut 10.5 dolar-centlik alım garantisinin 2020 yılı itibariyle 5 yıllık bir süre için 2025 yılına kadar uzatılması ve Dolar olarak sağlanan teşvikin Euro olarak devamı, geri ödemesi ötelemeli uzun vadeli kredi olanağı sağlanması. Entegre ve Hibrit Sistem Kullanım Teşvikleri İhtiyacımız olan destek ve katkılardır. JEOTERMAL KAYNAKLARA YAPILACAK YATIRIMLAR NE GİBİ RİSKLER VE AVANTAJLAR İÇERİYOR? BU ALANDAKI YATIRIMLARIN ARTIRILMASI İÇİN NELER YAPILABİLİR? Daha önceleri 1000 - 2000 metre gibi derinliklerden elde edilen jeotermal akışkan, içinde bulunduğumuz dönemde 3000 - 4000 metre gibi derinliklerden çıkartılmaktadır. Bir sondajın maliyeti ise 3 - 4 milyon dolar gibi rakamlara ulaşmaktadır. Jeotermal enerjinin sondaj ve santral kurulum maliyetleri yüksek olup MW başına 4 milyon doları aşan rakamlar söz konusudur. JES’ler arz güvenliği en yüksek santraller olup, baz yük santrali olarak üretim yapmaktadırlar. Bu sayede sistem üzerinde işletme kararlılığı ile daha az dengesizlik maliyeti oluşturmaktadır. Ancak jeotermal sahalarda, dinamik yeraltı sistemi nedeniyle rezervuar yönetimi daha maliyetli ve zordur. Örneğin rüzgar ve güneş yatırımları için yapılan fizibilite çalışmalarında daha somut veriler elde edilmekte ve işletme sürecinde, yıllar boyunca gelişen teknoloji sayesinde risk faktörleri azalmakta iken, JES’lerde bunun aksi bir trend izlenmektedir. JES’ler iç tüketim ihtiyacını kendi bünyesinde ürettiği elektrikten karşılamaktadır. Reenjeksiyon ve ikincil üretim sıvısı (pentan, bütan, izobütan vb.) soğutarak yoğuşturma işlemleri için üretiminin % 20’sini satamadan tüketmektedir. Dolayısıyla iç tüketim maliyetleri çok fazladır. Bu sebeple JES santrallerine lisansları dahilinde, iç tüketimlerini karşılamak amacıyla hibrit santral (güneş-rüzgar) kurma izni verilmeli. ELEKTRİK ÜRETİMİ DIŞINDA JEOTERMAL KAYNAKLARIN SAĞLAMIŞ OLDUĞU YARARLAR NELERDİR? Elektrik üretimi dışında; uzun yıllardır termal-sağlık amaçlı kullanımı bulunmaktadır. Sağlık turizminin yanı sıra seracılıkta, gıda kurutmacılığında, balıkçılıkta, konut ısıtmasında kullanım alanları mevcuttur. Bu tür ikincil yatırımlar için ilave teşvikler verilerek sektör büyütülmelidir. JEOTERMAL YATIRIMLARINA YÖNELİK DÜNYADAKİ VE ÜLKEMİZDEKİ UYGULAMALAR ARASINDA NE GİBİ FARKLILIKLAR BULUNUYOR? Gelişmiş dünya ülkeleri ile ülkemizi kıyasladığımızda her ne kadar coğrafi olarak avantajlı sayılsak da; izlenen politikalar, ekonomik ve siyasi istikrar ile yatırımcıya verilen destekler arasında büyük bir fark bulunmaktadır. Bunlardan en önemlisi örneğin Filipinler’deki akaryakıtta sağlanan KDV imtiyazıdır. Veya ABD’de yatırımcıya sağlanan ve 10 yıl süre boyunca uygulanan ve enflasyona göre güncellenen vergi indirimleri uygulanmaktadır. Bunun gibi pek çok örnek verilebilir. İlginizi çekebilir... İzocam Genel Direktörü Murat Savcı: 'Yalıtım Kendini Geri Ödeyen Bir Sistemdir'Sürdürülebilir bir gelecek için yalıtım uygulamalarının yaygınlaşması gerektiğini ifade eden
İzocam Genel Direktörü Murat Savcı, yalıtımın kendini ge... 'Elektrostatik Filtreler Toz Emisyonunun Tamamına Yakınını Temizliyor'2019 yılında Türk, Alman ve Danimarka ortaklığında kurulan INKWER firmasının Genel Müdürü Murat Erdem dergimizin sorularını yanıtladı. Erdem, elektros... ZeroBuild Summit'23 Direktörü Doç. Dr. Gamze Karanfil Kaçmaz: "Sıfır Enerji Bina'lara Dönüşümü Konu Alacağız"Bu yıl 4. kez düzenlenecek olan Uluslararası Sıfır Enerji Binalar Zirvesi ZeroBuild Summit'23'te; Sıfır Enerji Binalar'a dair tüm bileşenl... |
||||
©2024 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Ş. | Sektörel Yayıncılar Derneği üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.